Isabelle Eberhardt’ın İslam’ın Gölgesinde kitabını 2014’te almış ancak okumaya fırsat bulamamıştım. Geçtiğimiz yıl Büyüyen Ay Yayınları’ndan çıkan Muhammed Marmaduke Pickthall’e ait Doğu’yla Karşılaşmalar eserini okuduktan sonra bu kitabı da raftan indirip okudum. İki kitabın ardarda okunması gerektiği için Eberhardt’ın kitabını okumaya daha önce fırsat bulamadığımı düşündüm.
Pickthall de Eberhardt da 20’li yaşlarının başında Doğu’yu gezip izlenimlerini yazan iki seyyah. Pickthall İngiliz, Eberhardt ise Rus bir anne ve Ermeni asıllı bir babadan Cenevre’de doğmuş. Pickthall, Suriye ve Filistin’i gezerken Eberhardt aynı dönemde Kuzey Afrika’da seyahat ediyor ve izlenimlerini yazıyor. Pickthall seyahatinden çok sonra İslam’ı seçerken Eberhardt önceleri anarşist ve nihilist olan babasının daha sonra Müslüman olması sebebiyle dinimize uzak biri değil ve seyahatinden önce Müslüman bir Fransız askeri ile evlenip müslüman olmuş.
Marmaduke Pickthall, 1800’lü yılların sonunda yaptığı geziyi anlattığı Doğuyla Karşılaşmalar kitabında tecrübelerine ve insan hikayelerine yer veriyor. Daha seyahatinin başında Osmanlı ordusunda askerlik yapan bir kişinin birliğinden ayrılıp ona hizmetçi olmasıyla gezilerini daha kolay yapıyor ve insanlarla yakın bir ilişki kurabiliyor. Pickthall eserinde ne misyonerler gibi bölge halkının dinini değiştirme teşebbüsünde bulunuyor ne de o dönem bölgeye giden diğer batılılar gibi halka üstten bakıyor. Bölge halkı gibi yaşıyor ve geleneklerine saygı duyuyor. Bu da halk üzerinde etkisini arttırıyor.
Yazar, kitabında siyasi olaylara yer vermiyor ancak satır aralarında batılıların bölge üzerinde yaptıkları planlar görülebilmektedir. Eserinde bölge halkının müslüman, hristiyan ve yahudisiyle birlikte yaşadığı görülüyor. Ancak bu barış, son yıllarını yaşamaktadır. Çok kısa bir süre sonra bu birliktelik bozulacak ve dünya savaşı patlak verecektir.
Pickthall, sonraki dönemlerde Müslüman olmuş ve Kur’an-ı Kerim’in İngilizce mealini yazmıştır.
Isabelle Eberhardt ise çok sıradışı bir kişilik. 1900’lü yılların başında Tunus ve Cezayir’de yaptığı seyahatleri İslam’ın Gölgesinde adıyla daha sonra kitap haline getirilmiş. Eberhardt bölgede rahat seyahat edebilmek için erkek kıyafeti giydi. Bu tavrı sebebiyle feminist olduğu ifade edildi çoğu zaman ancak bunu kabul etmek mümkün değil. Zira Eberhardt bir kadın mücadelesi yürütmemiş, sadece seyahat edebilmek için erkek kıyafetini tercih etmiştir. Cinsiyet rollerine de karşı çıkmamaktadır. Yazar, bölge halkı tarafından “Si Mahmud” adıyla çağrılmaktadır ancak elbette onun bir kadın olduğu bilinmektedir.
Eberhardt da seyahatlerinde bölgeye Pickthall gibi oryantalistlerin bakışıyla bakmamış, kibirden arınmış ve sanki kendi ülkesindeymiş gibi bir duruşla seyahatlerini yapmıştır. Eberhardt seyahatlerini gerçekleştirdiğinde bölge Fransa sömürgesi altındadır. Yazarımız bölge halklarının haklarını savunmakla birlikte sömürgeciliğe karşı çıkmamıştır. Sömürgeciliğin daha insani bir şekilde yapılması gerektiğini savunmuştur.
Hem Eberhardt hem de Pickthall’in kitabı dönemi ve bölgeyi anlamamız için iyi bir kaynak hükmündedir.